Toprak ve Su Hikayesi!
İnsanların yaşamlarını sürdürebilmesi ve devamlılığın sağlanabilmesi adına tarım ve su kaynakları büyük önem arz etmektedir. Tarım ve su kaynakları birbirinden bağımsız düşünemeyeceğimiz iki ana unsurdur. Tarım, yararlı ve elzem olan bitkilerin elde edilebilmesi amacıyla toprakla bağlantılı olarak yapılan çalışmalardır. İnsanlık, yaşamının temel ihtiyacı olan besin kaynaklarını tarım sayesinde elde etmektedir.

Tarımın yapılması ve besin kaynaklarının yetiştirilmesindeki en önemli faktörler toprak ve sudur. İnsanlar, insanlık için bu kadar önem arz eden iki kıymetli kaynağın kirletilmesinde ve yok edilmesinde başrolde yer almaktadır. Tarım için önemli olan toprak, insanların yanlış kullanımı, kirletilmesi ve ağaçların yok edilmesi nedeniyle verimini yitirmektedir. Topraklarımızı kimyasal gübre ve tarımsal ilaçlarla, ağır metallerle, evsel ve endüstriyel atıklarla, kanalizasyon suyu ve arıtma çamuru ile kirletmekteyiz. Bunlara ek olarak yanlış kullanım ve ağaçların yok edilmesiyle erozyona sebebiyet vererek toprakların verimlerinin azalmasına ve giderek çölleşmesine neden olmaktayız. İlgili konuyla alakalı daha önce yayımladığımız “Yeryüzünün %29'u” yazımızı da okumanızı tavsiye ederim.

Tarım için diğer önemli faktör ise sudur. Su insan için doğrudan bir ihtiyaç olmakla beraber aynı zamanda besin kaynaklarının yetiştirilmesinde de en önemli unsurlardan bir tanesidir. Tarımda sulama açık ve kapalı havzalarla sağlanabilmektedir. Açık havzalar göl, akarsu; kapalı havza ise yer altı sularıdır.
Yağmurların yağmasıyla beraber topraklardan süzülen ve yerin altına sızan sular yer altı sularını oluşturmaktadır. Yer altı sularının %65’i tarımda, %25’i içme ve kullanım suyu olarak, %10’u ise endüstride kullanılmaktadır. Yer altı suları aynı zamanda dünyada yer alan tatlı su kaynağının %22’sini oluşturmaktadır. Aynı zamanda akarsu, göl, deniz gibi kütleleri besleyen su kaynağıdır.
Yer altı sularının kirlenmesinin doğal ve yapay nedenleri vardır. Doğal nedenler kötü kaliteli akarsu, göl, bataklık etkileri, jeolojik formasyonlardan kirlenme, jeotermal alan etkileri, deniz suyu girişimi olarak sıralanabilir. Yapay nedenler bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte genellikle sanayi atıkları ve tarımsal ilaç ve gübre kullanımıdır. Yani topraklarımızı kirletmemiz yer altı sularımızı da kirletmektedir.
Yer altı suları sadece kirlenmekle tehdit altında değildir. Aynı zamanda yok olmakla da karşı karşıyadır. Farkında değiliz ama Trakya’da yer altı sularının %85’i tükendi. Tahıl ambarı olarak anılan Konya Ovası’nda vahşi sulama, kaçak kuyular nedeniyle yer altı suları 45 metre azaldı. Suların çekilmesi nedeniyle birçok yerde obruklar oluşmakta. Ülkemiz giderek çölleşiyor, farkında mıyız?

Topraklarımızı kirletmemiz besin kaynaklarımızı kirlettiği gibi aynı zamanda sularımızı da kirletmektedir. Bu nedenle toprak kirliliğini önlemek için adımlar atmamız gerekir. Bu doğrultuda yapabileceğimiz adımlar olarak; doğru atık yönetimi, endüstriyel atıkların bertarafı, geri dönüşüm ve geri kullanım, tarımda kullanılan ilaçların kontrol altına alınmasını söyleyebiliriz.
Tarımda kendi kendine yetebilen bir ülkeyiz. 4 mevsimi yaşayan ve birçok besin kaynağının yetiştiği güzel ülkemizde yarınlar için geç olmaması adına “Şimdi değilse ne zaman?” mottosuyla topraklarımıza ve yer altı sularımıza sahip çıkmalıyız. Yarın her şey için çok geç olabilir.
Son olarak bir damla su ve tarımın birçok insan için ne kadar da önemli olduğunu daha net anlayabilmemiz adına “The Boy Who Harnessed the Wind” filmini izlemenizi tavsiye ederim.
